En Büyük Sermayemiz,Cesaretimiz - Mustafa Hamamcı

En Büyük Sermayemiz,Cesaretimiz


Dedem, Dervişlerin İsmail, Emet diliyle Dervişlen İsmela. Hakkını ödeyemem hayata dair çok şey öğretti bana. Toprağa, tarıma, bağa, bahçeye ait ne varsa ondan öğrendim. Pek konuşmaz ama ne sorsam anlatırdı. Gençliğini anlatırdı bazen, babasını, küçüklüğünü hangi yaşta ne işler yaptığını..
Eski toprak zamanında çok çalışmış, çalışan insanı da çok sever. Daha 8 yaşlarında tarlaya ekip, gün içinde hayvanlara bakıyormuş. O zaman ulaşım eşek ya da at ile. Oradan çık buraya git. Sabah namazında kalk önce hayvanlara bak, sonra tarlaya git. Tarla işlerini bitir sonra başka işe git derken akşam olsun yat. Sabah yine erkenden kalk yine işlere başla. Hayatı hep böyle koşuşturma ve çalışma ile geçmiş. İyi para kazanmış. Kazandığı para ile tarla almış, havyan alıp satmış. O zaman Emet’te kimsede traktör yokken traktör almış. Eee alın teri sonuçta çalıştığının karşılığını almış.
Bir gün dede dedim sizin o zamanlarda Eti Bor açılmamış mıydı? Çalışmak için girmeyi düşünmedin mi? 
“Ben yirmili yaşlardayken açıldı. O zaman çalışacak kimse de bulamadılar. Birkaç gün gittim sonra gitmedim. Neden dede? Dedim. Yok oğlum dedi, ne işim olur? Hem kendi işimi yapıyorum hem de daha çok kazanıyorum. Niye el işinde çalışayım? O zaman şimdiki maaştan fazlası veriliyormuş bu arada ona rağmen çalışacak insan bulmakta zorlanmışlar. 
O dönemde Emet’te tarım ve hayvancılığın yanında üzüm, pekmez, dokuma, kiremit üretimi gibi işler de yapılan işler arasındaymış.
Dedemin anlattıklarından yola çıkarak nereden nereye diye düşündüm. Bir yanda maaş beğenmeyip kendi işini yapmak için işi reddeden insanlar. Diğer yanda varsın sigortam olsun, karın tokluğuna çalışayım anlayışındaki toplum. 
Büyük evrim geçirmişiz velhasıl. Bu bir tespit. Suçlama değil. Yıllar içinde bir anlayışın evrilmesi ile oluşmuş elbette. Bizim suçumuz yok. Biz böyle öğrenmişiz. Dedelerimizden zorluğu gören, ülkenin zor zamanlarını yaşayan sonraki nesil çocuklarına aman oğlum, sırtını devlete yasla da kafan rahat olsun demiş. 
Kendi işini yapmaya cesaret edemeyen, başkalarının düşüncelerine göre yaşayan bir halk olmuşuz maalesef. Ben bu anlamda dedeme çekmişim sanırım babam da devlette çalışıp emekli oldu ama ben küçüklüğümden beri kendi işimi yapacağım dedim hep. Çok zorluk çektiğim zamanlar olsa da çok şükür hiç pişman olmadım.
Biz ailemizin biricik evlatlarıyız yaşadığımız yerde fazla yorulmadan, Devlet güvencesi ile çalışmayı telkin etmiş olabilirler ama peki böyle mi olmalı? İlçemizin bütün fertleri Eti Bor işçi alacak diye bekleyerek mi geçirmeli hayatlarını? Bu kadar edilgen bir hayatı yaşamayı tercih etmek, yaşarken ölmek anlamına gelmez mi?
Hayır tek çıkış noktamız Devlet alımları ya da Kamu personeli olmak değil. Kendi girişimlerimizi hayata geçirecek cesaretimiz en büyük sermayemiz. Özellikle Emet Kaymakamlığı, Emet Belediyesi ve Emet Esnaf Odasının destek ve girişimleriyle Emet halkına özgüven sağlayacak girişimlere öncülük edilebilir. İnsanların eskiden olduğu gibi kendisini Fabrikaya mahkum etmeden kendi ayakları üzerinde durarak, hem kendisine hem de başka ailelere ekmek kapısı olabilecek üretime dayalı işler yapmasına ön ayak olacak projeleri önümüzdeki zamanlarda yazalım.
Bu yazı bir giriş yazısı olsun. Bundan sonra imkan olduğu ölçüde bireysel anlamda yada Kamu desteği ile Emet’te neler yapılabilir proje bazlı teklifler sunmaya gayret edeceğim inşallah. Haydi sağlıcakla. Görüşmek üzere.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
26Haz

Kardeşinin Katili Olma!

05Haz
27Nis
17Nis
05Nis

Sadaka Belayı Defeder