Osmanlı’da Türk Köylüsünü Kalkındırma Faaliyetleri
“DOKTORLAR KÖY YOLLARINDA- 2”
Son dönemlerde millet olarak tarihimize ve kültürümüze daha fazla önem vermekte olduğumuzu gözlemlemekteyim. Bu güzel bir gelişme aslında. Bu çalışmamı yazıma başlamadan önce övgüyü ve takdiri hak eden gecesini gündüzüne katarak çalışan hekim ve sağlık çalışanlarımıza, ayrıca tüm şehit ve gazilerimize ithaf etmek istiyorum. Hepsinden Allah razı olsun.
Bu yazı dizisinde “Doktorlar Köy Yollarında” adlı kitabımın Emet ve Tavşanlı’da gerçekleştirilen eğitim, sağlık ve ekonomi alanlarındaki faaliyetleri tanıtmaya çalışacağım.
Anadolu köylüsünü kalkındırmak için çaba sarf eden Türk Ocakları içindeki bir grup Tıbbiyeli, ilerlemenin ve kalkınmanın ancak köylerden başlaması gerektiğine inanmış, bu ülküde okumuşların (Aydınlar) halka doğru gitmesini teşvik etmiştir.
Bu düşüncelerle harekete geçen başta Dr. Hasan Ferid ve Ragıp Nureddin gibi idealist doktorların özel çabalarıyla 18 Mart 1919 yılında “Köycüler Cemiyeti” kurulmuştur. Başkanları ise tanıdık bir isim Halide Edip’tir.
Aslında köylüye hizmet etme fikri doktorların öğrencilik yıllarına dayanır. Dr. Reşit Galip’e “Niçin köycü olmak istiyorsun?” diye sorulduğunda:
“Türk Ocağı’nın resmen kurulmadığı bir tarihten beri içindeyim. Bunun tuttuğu yolun konferans ve müsamereden ileri gidemeyeceğini daha sekiz sene evvel, içinde şimdiki Köycülerden Dr. Mustafa ve Mehmet Ali de dahil olan bazı arkadaşlarımla tahmin ettiğim için köylere dağılarak oralarda çalışmaktan ve hakiki milliyet cereyanının ancak bu yolla semeredar olabileceğinden bahseder ve mektepten çıkar çıkmaz köylere yayılmak için ahdü misak eylerdik. Sonra bizimle hemfikir arkadaşlara rast geldik ve bu yolu tuttuk.” cevabını verecektir.
Ancak günün şartları buna engel olmuştur. O sıralarda 1.Dünya Savaşı çıkmış, doktorların kimisi Kafkasya’ya kimisi Yemen Hicaz’a kimisi Suriye’ye kimisi de Irak Cephesi’ne vatan görevini yapmak için gitmişlerdir. 30 Ekim 1918 yılında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanıp Osmanlı savaştan çekilince doktorlar da İstanbul’a giderek Türk Ocakları’nda toplanmıştır. Doktor Fazıl Doğan o günleri şöyle anlatmaktadır:
“Memleket Cihan Harbi’ni müteakip zâlimane bir istilaya maruz kaldığı esnada Irak'tan terhisen dönüyordum. Reşit Galip'in Dr. Hasan Ferit'le artık köylerde çalışmak üzere beni beklediklerini haber aldım. Hemen ilk günü görüşmemizde, istilânın verdiği elem ve keder acılarından duraklayacak yerde mütemendi bir faaliyetle çalıştığını ve neleri varsa satarak temin ettiği tıp malzemesi ve bir sürü kitap sandıklarını çivilemekle meşgul olduğunu gördüm.
- Nereye?, diye sordum.
- Anadolu'ya, köylere!, dedi.
Duygu ve düşüncelerini bildiğim için hiç itiraz etmeden ve bir soru sormadan Reşid Galip’i dinledim.
Doktorlar vakit kaybetmeden Türk Ocakları’nın yönlendirmesiyle Anadolu’ya, köylere gitmek için hazırlık yapmaya başlayacaklardır. Nihayet 10 Nisan 1919 yılında ilk kafile Kütahya’ya gelir. Birkaç gün sonra da Reşid Galip ile Hasan Ferid yanlarında olacaktır.
Dr. Fazıl Doğan ile Mustafa Alp arkadaşlarının Tavşanlı’da yerleşmesini sağladıktan sonra kendileri Emet’e gidecektir. Böylece ilk defa Osmanlı Devleti’nde halka doğru gidip köylünün sağlık, eğitim ve ekonomi alanlarında kalkınması için uğraşan bir doktorlar grubu olarak tarihe geçeceklerdir. Bizler bunu Kütahya, Tavşanlı ve Emetliler olarak biliyor muyduk acaba?
Şimdi şöyle bir düşünüp kendimizi bir an o doktorların yerine koyalım.
İstanbul Üniversitesinde Tıp asistanı iken gönüllü olarak köylere gidip doktorluk yapar mıyız?
Cevap: Kesinlikle hayır. İnsanın aklından zoru olması gerek. Hiç İstanbul gibi şehirler bırakılıp da köylere gidilir mi? Gidilmez tabi. Bu arada geçimleri için aylık da yok. Onlara bu fedakarlığı aşılayan eğitim sistemi, idealleri, vatan sevgisi ve Türk Ocakları olmalı.
5 Temmuz 1919 tarihinde yayımlanan Vakit Gazetesi ve İkdam Gazetesi’nde de bu durum haber olup çıkacak ve şaşkınlıkla karşılanacaktır.
Doktorların sağlık alanındaki faaliyetlerine göz attığımızda şunları tespit etmekteyiz.
İlk olarak hasta tedavi etmek için sağlık ocağı tarzında bir yer açarak uzak yakın demeden hasta tedavi etmişlerdir. Dönemin yaygın hastalıkları kolera, frengi, sıtma, veremdir.
29 Aralık 1919 tarihli Tavşanlı raporunda “Aralık ayında 19 hasta kabul ettik. Bunun haricinde 7 fakir hastayı ayakta tedavi ettik. Bu 26 hasta arasında 1 frengi, 3 verem vardı” diye yazarak bize detaylı bilgiler vermektedir.
Emet’te de benzer durum görülmektedir. 1 Ocak 1920 yılı Dr. Mustafa Alp’in Emet raporunda “Bu ay 41 hasta müracaat etmiş, içlerinden 3 göğüs ağrısı, ateş, titreme, 1 verem, 2 solunum yetmezliği, 2 frengi hasta tedavi edildi.” şeklinde bilgiler geçmektedir.
Doktorların diğer üzerinde durdukları konu ise köylünün ekonomik özgürlüğünü kazanmasıdır.
Bunun için boş araziler aranarak ekilmesi planlanmıştır. Harman makinesinin alınması, arıcılık, tavukçuluk, sütçülük, ipekçilik, peynircilik ve yağcılık yapılarak örnek köy kurma icraata geçirilmeye çalışılmıştır. Tavşanlı merkezli “Örnek Köy Projesi” 9 Ekim 1919 yılında Vakit Gazetesi’nde haber olarak karşımıza çıkacaktır.
Emet’te yukarıdakilerden farklı olarak dikkati çeken husus ise un fabrikası kurma çalışmalarıdır. 10 Ağustos 1919 Emet raporunda bu durum detaylarıyla anlatılmaktadır.
Köycülerin eğitim faaliyetlerine baktığımızda şunları tespit etmekteyiz. Doktorların hem Tavşanlı hem de Emet’te okul açtıkları, öğrenciler için gerekli tüm malzemeleri sipariş ettikleri görülmektedir. Bu okullarda dini ve fenni eğitim yapıldığını, haritalardan tutunda eğlenceli, uygulamalı derslerin verildiğini ve bunların ücretsiz yapıldığını raporlardan öğrenmekteyiz.
Doktorların Tavşanlı’da 14-15 ay, Emet’te 22 ay sürecek olan köycülük faaliyetlerini kısaltarak anlatmaya çalıştım. Tabi Milli Mücadele’nin başlamasıyla Kuvayı Milliye hareketleri ile Müdafa-i Hukuk örgütlenmesini de sonraki köşe yazımda değineceğim.
Sağlıkla selametle kalınız…