SOMA FACİASINDAN ALINMASI GEREKEN DERSLER
Prof.Dr.Tuncay USLU
Ülkemizde her yıl insan ölümüyle sonuçlanan çok sayıda facia yaşanıyor. Trafik kazaları, maden göçükleri veya diğer işyeri kazaları, yangınlar ve soba-doğalgaz zehirlenmeleri en fazla karşılaştığımız facialar olarak göze çarpıyor. Bu faciaların bir kısmını televizyon veya gazetelerden öğreniyoruz, bazılarını çevremizdeki insanlardan duyuyoruz, bazılarına ise yakınımızda gerçekleşmesi sebebiyle şahit oluyoruz. Bu faciaların ortak yönü ise eğer sebep oldukları ölüm sayısı çok fazla değilse insanlara ders verici nitelik kazanmamaları. Aslında ölen insanlardan birinin kendimiz olabileceği düşüncesine sahip olmak, 1 insanın, 11 insanın 101 insanın veya 301 insanın ölümü arasında fark olmadığı gerçeğini algılamamıza yeterli. Maalesef, 13 Mayıs 2014’te, ülkemizde yaşanan en büyük facialardan birine, maden facialarının ise en büyüğüne tanık olduk. 301 maden çalışanımızı kaybettik. Giden 301 canın yanında, geride 255 dul kadın ve 432 yetim bırakan bu facia, millet olarak hepimizi derinden yaraladı.
Mademki ölüm sayısı çok fazla olmadıkça facialardan ders almayan bir toplumuz, ders alma ve bilinçlenme fırsatı olarak Soma faciası önümüzde duruyor. Bu faciadan hangi dersi almak gerektiği sorulsa, büyük çoğunluk “yeraltı madenlerinde güvenlik tedbirlerinin artırılması, güvenlik kontrollerinin daha fazla ve daha iyi yapılması” diyecektir. İlk alınması gereken dersin bu olduğu gerçek. Soma faciası, ülkemizde, iş sağlığı ve iş güvenliği konusuna, yakın zamanda yapılan yasal düzenlemelere rağmen, yeterince önem verilmediğini bir kez daha ortaya koymuştur. Faciayla ilgili şu ana kadar edinilen bilgilerden, işçilere yeterince iş güvenliği eğitiminin verilmediği, ocakta kömürün kendiliğinden yanmaya başladığını işaret eden karbonmonoksit gazı çıkışı belirtileri olduğu halde bunun için yeterince ve uzun süreli önlem alınmadığı anlaşılmaktadır. Gerek kamuya, gerek ise özel sektöre ait madenlerin sorumlu yöneticileri, güvenlik sorumluları ve iş güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığının kontrolünden sorumlu kişi ve kurumların Soma faciasından en büyük dersi alması gerekenler olduğu açık. İş güvenliğinin kontrolü deyince, uzun yıllar önce girmiş olduğum “İş Güvenliği Müfettiş Muavinliği” sınavı aklıma geliverdi birden. Üniversiteden bölüm birincisi olarak mezun olduktan hemen sonra açılan bir sınavdı. Yazılı sınavı çok yüksek bir puan alarak geçtikten sonra girdiğim mülakat sınavında bana sorulan “En son okuduğun roman hangisi?” sorusu ve bu soruya verdiğim cevap, uzun zaman ve büyük emek harcayarak hazırlandığım bu sınavda başarısız kılınmam için yeterli olmuştu. Demek ki, çok önemli görevlere, özellikle yüzlerce insanın can güvenliğini ilgilendiriyorsa, “son okunan romanın ismine göre değil”, taşınan mesleki nitelik ve liyakate göre eleman almak gerekiyormuş. Çalışan işçiler de, işlerinde can güvenliklerin ne derece sağlandığının takipçisi ve sorgulayıcısı olmaları gerektiği dersini umarım Soma faciasından almışlardır.
Soma faciası, işimiz, çalışma ortamımız ve aldığımız maaş için ne kadar şükretmemiz gerektiğini bizlere öğretti. Yerin yüzlerce metre altında nemli, karanlık bir ortamda, ağzına, boğazına ve en önemlisi ciğerlerine kömür tozu dolmuş, her an patlama, yangın vb. tehlikelerle karşı karşıya, çok az maaşla çalışan insanların olduğunu hatırlattı. Sürekli işinin zorluğundan, maaşının azlığından, gerçekten o maaşı hak edecek kadar çalışıp çalışmadığını hiç sorgulamadan yakınıp duran insanların bu faciadan ders alması gerek.
Soma olayı, enerji ve elektrik israfı yapmamak gerektiğini vicdanlara kazımış olmalı. Ülkemizde, işyerlerinde gündüz vakitleri boşa yanan milyonlarca lambanın bir kısmı, yeraltında zor koşullarda ve büyük fedakârlıklarla, maden facialarında şehit verilerek, geride birçok yetim ve dul bırakılarak çıkarılan o kömürü yakan termik santraller sayesinde yanıyor. Gereksiz yanan her lamba, soğuk olmayan havada yakılan her soba veya kalorifer, ölen o maden şehitlerinin hatırasına saygısızlık olarak algılanmalı. Enerjiyi tasarruf yapmadan kullanan, boş yere tüketen ve tüketilmesine müdahale etmeyen ve kaçak elektrik kullanan insanların, vicdanlarının sesini dinleyip Soma faciasından ders çıkarması gerek.
Soma faciası göstermiştir ki, ülkemizin en zengin bölgelerinden biri olarak yansıtılan Ege Bölgesi’nde de bir lokma ekmeğe muhtaç, binlerce işsiz ve fakir insan var. Şehit madencilerin ceplerinden çıkan üç-beş lira, geride kalanlarının yaşam biçimleri ve söyledikleri sözler, çoğunun fakir olduğunu, başka iş bulamadıkları için zorlu maden koşullarında çalışmak zorunda kaldıklarını gösteriyor. Yaşanan felâkete rağmen bölgede aynı madende çalışabilmek için can atan binlerce bölge insanının olduğu gerçeğini de hepimiz biliyoruz. Demek ki, garip ve fakir insan ülkemizin her bölgesinde varmış. Bu sebeple, Mehmetçiğimize attıkları kurşunu, vatan hainliğini ve ülkemizi bölme çalışmaları ve planlarını, işsizlik ve yoksulluk edebiyatıyla haklı ve normal olarak göstermeye ve algılatmaya çalışan insanların ve onlara kananların Soma faciasından ders alması gerek.
Soma faciasının en önemli sonuçlarından biri de en zorlu şartlarda bile asil olabilme ve kalabilme duygusunu insanımıza hatırlatmış olmasıdır. Yaralı kurtulan bir işçinin sedye kirlenmesin diye çizmelerini çıkartmak istemesi ve bir işçinin ölü kardeşinin sarıldığı battaniyeyi getirip Kızılay’a teslim etmesi, devlet malına zarar veren ve hor kullananlara, devlet imkânlarını suistimal edenlere, vergi kaçıranlara, devleti dolandıranlara, kısacası devleti maddi açıdan bilerek zarara uğratanlara ahlâk dersi olsun. Bir işçinin, önce eşi hamile olan arkadaşının kurtarılması gerektiğini söylemesi, bazı işçilerin arkadaşlarını kurtarmak için içerde kalarak can vermesi, kendisinden başkasını düşünmeyen bencil insanlara, diğer insanlar için bırakın fedakârlık yapmayı, zor günlerinde kolayca arkasını dönen vefasız insanlara ders olmalı.
Soma faciasının verdiği diğer bir ders, sevdiklerin kıymetinin onları kaybetmeden bilinmesi, onların kırılmaması, üzülmemesi ve mutlu edilmeye çalışılması gerektiğidir. Soma faciası bu duyguları çoğumuza daha sevdiklerimizi kaybetmeden fazlasıyla yaşattı. Kocası, oğlu, babası ölen yüzlerce insanın feryadını, faciadan daha bir önce mutlu yuvalarda yaşanan güzel anıları dinledik Soma’da. Şu ölümlü dünyada, sonradan pişmanlık duymamak için insanlara sevgiyle yaklaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmak için, bir işçinin faciada ölen arkadaşının mezarı üzerine bıraktığı “ özür dilerim yeraltında bazen tartışıyorduk... iş için... ama değmezmiş... mekânın cennet olsun kardeşim..." notu yeterlidir diye düşünüyorum.
Evlerine bir lokma ekmek götürebilmek için ortaya koydukları canlarını yeraltı karanlığında kaybeden, bir avuç kömür için bir ömür veren 301 madencimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabırlar ve yaşam kolaylıkları versin.