TEKNOBİYOTİK
Emre AYDIN
Geçenlerde bir video haber ile karşılaştım. Videoda, Türkiye'de faaliyet gösteren bir tarikat liderinin Challenger uzay aracı kazasına yönelik absürt bir yorumu vardı. Bu şahıs, toplam maliyeti 196 milyar dolar olan proje ile yapılan uzay aracının vidalarını gevşeterek düşürdüklerini iddia ediyordu.
Peki, niye böyle bir yorum yapıldı? Bu yorum gerçekte neyi ifade ediyor acaba?
28 Ocak 1986’da Cape Canerval, Florida’dan fırlatılan Challenger Uzay Mekiği kalkışından 73 saniye sonra yeryüzünden 15 km yükseklikte infilak etti. Mekiğin içerisindeki 5 NASA astronotu ve 2 araştırma uzmanı yaşamlarını yitirdiler. Rogers komisyonunun 32 aylık araştırmasından sonra kazanın, uzay mekiğinin katı yakıt roketlerinin güvenlik contalarının görevini yerine getirmemesinden kaynaklandığı belirtildi. Kalkış günü hava oldukça soğuktu ve birçok mühendis bu hava şartlarının ekipmanların çalışması için uygun olmadığını söyledi, fakat NASA kararını vermişti kalkış yapılacaktı. Anlaşıldığı üzere contalarda meydana gelen problem herkesçe bilinmekteydi.
Bu videoyu izleyen gençliğin gözünden bu olaya ve bu olayla ilgili yapılan absürt yoruma bir değerlendirme yapmak istiyorum: Dinin temsil makamında olduğunu iddia edenlerin, sahnede dini temsil ettiğini söyleyen insanların bu tür yorumlarının ve eylemlerinin sonucuna bakıldığı zaman özellikle çağın teknolojisiyle haşir neşir olan gençlik üzerinde tesirini görmek mümkün. Bu tür bilinçsiz ve sorumsuz adamların İslam'ın ana meseleleriyle, müslüman toplumların büyük sorunlarıyla, din ile bilim bağlantısını konuşmak yerine bilimden teknolojiden çağın gereklerinden uzak ipe sapa gelmez konularla uğraşmaları lüzumsuz ayrıntılarla uğraşmaları gençlik üzerinde olumsuz etkilere neden olmakta ve gençlerin inancını sarsmaktadır. Son zamanlarda gençler arasında yaygın hale gelen deizm tartışmaları bu tür olumsuz temsillerden kaynaklanmaktadır. Halbuki Kur'an-ı Kerim'de bir çok bilimsel ayet mevcuttur ve bu gün bilim de bunu teyid etmektedir. Dinimiz mutlak doğru olan bilimsel çalışmaları hiç bir zaman reddetmez, aksine bilimsel çalışmaları kabul eder.İslam bilime, bilim İslam’a aykırı değildir. Müslüman Türk bilim adamlarının Ortaçağ’da yaptığı bilimsel çalışmalar günümüz dünyasında bilimin bu seviyeye gelmesine vesile olmuştur.
Biraz tarih dersi ;
15. yüzyılın büyük astronomi âlimi Uluğ Bey (1394-1449)¸ Timur'un torunu¸ Şahruh Mirza'nın oğludur. Asıl ismi Muhammed Taragay'dır. 1413'te babasının yerine Türkistan ve Maveraünnehir bölgesi emirliğine geldi. Fakat kendini idarecilikten çok ilme verdi. İlme hizmet eden âlim hükümdarlardan oldu. “İlmin hâkim olduğu bir ülkede¸ ilimle uğraşan bir kişi olmayı¸ hükümdarlığa tercih ederim.” sözüyle bunu veciz bir şekilde ifade etti. Kırk yıla yakın hükümdarlık döneminde¸ matematik ve astronomi ilmine büyük hizmetlerde bulundu. Sarayını bir akademiye çevirdi. Devrin¸ 60-70 civarındaki meşhur bilginini burada topladı¸ ilmî çalışmalar yaptırdı. Zamanında Semerkant¸ mühim bir ilim¸ kültür ve sanat merkezi konumuna yükseldi.
Semerkant Rasathanesi¸ Uluğ Bey'in en önemli eseridir. “Gök biliminde ilerlemeyen milletler¸ büyük millet olamaz.” tespiti¸ onun rasathaneyi ve buradaki çalışmaları ne denli önemsediğinin delillerindendir. O dönemde Doğu'da ve Batı'da bu mükemmellikte bir rasathane bulunmuyordu.