YAĞMURDA ISLANMAYI ANLAYABİLMEK! - Prof.Dr.İ.Hamit Hancı

YAĞMURDA ISLANMAYI ANLAYABİLMEK!


Her şey 2018 yazında Yozgat Saraykent Kültür Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği Başkanı Ferdi Dinçsoy un telefonuyla başladı.

Telefondaki genç ve heyecanlı ses “Hocam, Suriye de Savaş ta çok acılar çekildi. İnsanlar zor durumda. Özellikle çocuklar. Biz dernek olarak özellikle çocuklara ve dağılmış ailelere insani yârdim paketleri hazırlayıp dağıtmak istiyoruz. Bunun için Suriye ye gideceğiz” dedi ve ekledi “Sizde bizimle gelmek istermisiniz”

Bu heyecanlı ses  beni de etkiledi ve düşünmeden tamam dedim.

Ferdi yoğun bir yardım kampanyasına başlayarak bir TIR ı doldurmaya çalıştı. Zorlandığı noktada Bir İyilik Yap Derneği başkanı Ahmet Yardımcı devreye girerek destek verdi ve o da bizle gelmeye karar verdi.

Aracımızın bozulması ve yeni araç temini de dahil bir dizi aksilikten sonra 6 Ağustos gece yarısı ben , Ferdi, Ahmet Aksaray, Adana üzerinden yola koyulduk.

TIR bizden bir gün önce yola çıkmıştı.

Sabaha karşı yolda Osmaniye ye uğrayan ekibimize burada, önceden haberleştiğimiz dostlarımız  Op.Dr. Musa GÜVEN abimiz  ile Ömer Fuat Kaya katıldılar. Sıkı bir Kelle Paça takviyesi ardından ekip Nur Dağı , Kömürler, Islahiye , Hassa üzerinden Kilis e ulaştı.

Kilis Valiliğinden alınan izinlerden sonra 40 C dereceyi geçen sıcak altında Mercidabık Savaşının yapıldığı Yavuzlu ve daha sonra Elbeyli üzerinden , Suriyelilerin El-Rai bizim Çobanbey diye isimlendirdiğimiz sınır kapısından giriş yaptık.

Bizi Ebu Seyf öncülüğünde bir dizi genç karşıladı. Seyf in Kılıç anlamına geldiğini daha sonra öğrendik.

İlk durağımız Türkmen yerleşim yeri Çobanbey. Hava Kilis e göre, daha kuru olduğu için boğucu değil. Hatta akşam serin. Ebu Seyf ve ekibi Mare ye gitmek üzere ayrılıyor.

Hava sıcak olduğundan Öncelikli hedef TIR daki malzemenin depoya aktarılması. Suriye de faaliyet gösteren Mahir ve Erol beyin yönettiği Uluslararası Altın Küre yardım derneği bizi karşılıyor ve Çobanbey deki depolarına yardım malzemelerini aktarıyoruz. Onlarda Ankara dan gelmişler.

Bölgenin refahı için çalışan Fırat Derneğive Fırat Ajansı na ziyaret. Yöneticileri Cuma bey.

Sonra yine yol. Çobanbey doğusunda Türkmen yerleşim birimi Bab Lemon a araçlarla gidiyoruz. Yardım malzemeleri ailelere teslim ediliyor. Bu yerleşim yerinde daha bir hafta önce bombalı araçla Güvenliği sağlayan Fatih in Arslanları Tugay ına saldırı olmuş. Ölenler var. Savaşın acı yüzünü görüyoruz. İnsanların yüzlerinde acı ,ama yanında adanmışlık. Mırra ikramı ne hora geçiyor.

Dönüş Çobanbey. Oradan El Babın bir köyü. Yol boyunca zeytin ağaçları arasında çadırlar ve naylonların arasında yaşamaya gayret eden ülke içi mülteciler.

Köyde bizi El BAb ın yerel Polis Müdürü ve Komutanı karşılıyor. İkisi kardeş. Zeytin ağaçları arasında kurşun deliği dolu binanın bahçesinde çay ikramı.

O bölgenin Yetim okuluna ziyarete gidiyoruz. Çocuklar bizle sohbetten ve küçücük hatta Türkiye de bazı çocuklarımızın ilgi göstermediği o minicik hediyelerden çok mutlu. Sadece Burası zannediyorduk ancak her şehirde bir yetim okulu var.

Üçgün boyunca hayatımda görmediğim kadar zeytin ağacı. Onbinlerce. Burası bir zeytin cenneti. İlaçlanmamış topraklar organik tarıma uygun.  Ama ticari değerlendirme yok. Kaptanımız görmüş geçirmiş biri Nidal, kapılar ticaret için daha çok açılsa bu ürünler değerlendirilse diyor.

Benzin istasyonu yok. Bidonlardan yakıt ikmali..

Akşam Çobanbey e dönüş. Yorgunluk, açlık,uykusuzluğa rağmen yemek sonrası avluda sohbetler saatlerce sürüyor. Musa hoca ve Fuat hemşerileri Ali yi buluyorlar burda.

Ev sahibimiz İstanbul dan ticaret için gelen Süleyman bey.

4 kişi bir oda da yerde yatarken, Dr.Musa bey ve Fuat avluda açık hava da uyumayı tercih ediyorlar.

Sabah Bakla ve Nohut tan yapılmış yerel yemeklerle kahvaltı ve hayatımızda yediğimiz –bize mi öyle geldi bilmem- en lezzetli humus. Bol Zeytinyağlı.

Başka bir STK nın KURTAR ın organize ettiği Musa ÖZALKAN kültür merkezi ziyareti, yerel halkla sohbet ve yardımların dağıtımı. Ve çocuklar… Gıda dan ve oyuncaktan önce Sevgi , Güven isteyen gözleriyle.

Çobanbey i arkada bırakıp yola koyulma zamanı. Ebu  Seyf ekibiyle bizi Mare ye götürmek için gelmiş. Ben burda görev yapan bir jandarma dostuma söz verdiğim için ille de El Bab ı görcem diye tutturuyorum. Gülümseyerek, Tamam diyorlar ordan geçeriz.

Çobanbey den sonra El Bab gözümüze bayağı büyük görünüyor. İşin insani boyutu nedeniyle burdayız. Ancsk Burdaki çatışmalarda şehit olan bir özel kuvvetler subayımızın resmini gören Musa hoca gözyaşlarını gizleyemiyor.

El Bab ta tepede Türk kahvesi ikramı bizim için olağanüstü lüks.

Bura dan Mare. Türkmen ve Arapların kardeşçe yaşadıkları bir şehir. Çatışmalarda yerelde 1500 kişi ölmüş. Bu 1500 öksüz demek. KarşısıTel Rıfat.

El Vakkas Tugayı bizi bırakmıyor. Yemek ikramı.

Burda kalın diyorlar ancak ekip halkla birlikte olmaktan yana.

Altınküre derneğinin kiraladığı bir evde hep beraber 10 kişi kalacağız. Bahadır onların genç yüzü. Hareketli, aktif..

Mare de Kardeşlik derneği kurulmuş. Orayı ziyaret. Türkçe dersleri de veriyorlar. Her yaştan vatandaş a. İki genç pırıl pırıl öğretmen Munziv ve Vahit. Bizi derse davet etti. 10 kişi gittik diğerleriyle sıralara oturduk. Bizi de tahtaya kaldırıp soru sordular.

Mare hapsihane müdürü Beşir davet etti çay içmeye.Kıramadık gittik

Akşam yorgun odalardayız. Musa hoca ve Fuat yine avluda.

Saygı duyulan Büyüklere amca diyorlar. Ama amca önde. Amca Erol gibi.

Sabah Beşir in misafiri olarak Humus ve Baklalı kahvaltı. Sonraki durak Afrin. 5 Araç yola çıkıyoruz. Her yer zeytin deryası.

Afrin bayağı büyük bir şehir. İlk ziyaretimiz Hastane. Daha sonra Emniyet Müdürlüğü.Türkiyeden gelen ekipler çalışıyor. Çok güzel karşıladılar.

Cinderes ie gideceğiz ancak güvenlik nedeniyle ziyaret iptal. Tekrar Mare ye dönüş. Ordan sınır ve Kilis. Gönlümüzün bir kısmı geride mi kaldı ne?

Sessizce içimizden geçiriyoruz. Keşke hep barış olsa. İnsanlar Ülkesiz kalmasa.

(Bu satırları yazarken "Bir İyilik Yap"Derneği Genel Başkanı  Ahmet YARDIMCI dan alttaki eposta geliyor “ İnsani yardım amacı ile bir heyetle Suriye'ye gittik.Ziyaretimizden bazı tespitleri paylaşmak istiyorum.    )                                                                                                                                                           Yağmurda ıslanmak ile yağmurda ıslanmayı anlatmak çok farklı.O yüzden çoğunlukla, birçoğumuzun yaptığı,hemde çoğu kez hiçbir fikrimiz olmamasına karşın, oturduğu yerden yorum yapmanın yanlışlığını yaşayarak tekrar öğrendik.

  Bölgede yaşanan tüm zorluklara ramen,orada yaşayanların Türkiyemizi nasıl gördükleri,buraya ilişkin hayal ve ümitlerinin tazeliği,çoşkusu  ve büyüklüğü açıkçası bizi utandırdı ve düşündürdü. Özeleştiri yapmak gerekirse ülke olarak inşallah mahçup olamayız diye kendi kendimize çok kere fısıldadık. Birlik,beraberlik,kalkınma ve güçlü olma zorunluluğumuzu bir kez daha yürekten  hissettik. Bölgede Türk Bayrağı ve Özgür Suriye Ordusu Bayrağı her yerde yanyana. Bununla birlikte bölgedeki iç çatışmalar da gözden kaçmıyor. Bana göre en önemli sorun;dostlar arasındaki ufak tefek sorunların büyümesi. Bu sorun maalesef yurdumuz içinde geçerli .Cemaatler,Partiler,Dernekler hatta spor klupleri bile birbiri ile didişiyor .Bahsettiğimiz konu tek tip düşünce şekli değil. Farklı düşüncelere tahammülsüzlük ve bu küçük farklılıkların büyütülerek birlikten uzaklaşılması ya da uzaklaştırılması.

Yardım dağıtımı sırasında sevdiğim 10 yaşlarında başörtüsü omuzlarından aşşağı sarkan dünyalar güzeli bir kız çocuğu,utana sıkıla "Abi o kolumu yavaş severmisin.Kırıkta" dedi. Elektirik çarpmış gibi elimi hızla ve korkuyla çektim.Yavaşça durumuna bakmak istedim."Korkma korkma dokun"dedi beni üzmemek için. Çünkü ben Türkiye'den gelmiştim.Ona şeker getirmiş,halini hatırını sormuştum.O da beni üzmek istemiyordu. Onun gibi onlarcası ölüyordu ve biz oturduğumuz yerden konuşmaya devam ediyoruz. Bu sorumluluğun yada sorumsuzluğun milliyeti,cinsiyeti,dini,rengi yok.Herkes kendine düşeni yapmalı.Hemde herkes. Hadis-i Şerif te buyurulduğu gibi "Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltmeye çalışın.Gücünüz yetmiyorsa dilinizle,onada gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğuz edin" Bu vebal tüm dünyanın. Ancak başkası bizi ilgilendirmiyor. Herbirimiz kendimize bakmalıyz.

Tespitlerimizden bir diğeri; savaşın ne kadar acımasız olduğu ve sivil vatandaşlar olarak ne kadar bilinçli olduğumuz. Mutlaka yapılması gerekenler arasında ;sivil savunma,ilk yardım,arama kurtarma alanlarında tüm vatandaşlarımızın bilgi sahibi  olmasıdır.

Hafızalarımızı yoklayalım. En son ne zaman toprak üzerinde uyumak zorunda kaldık yada uyuduk.1 hafta modern bir tuvalete ve herhangi bir duş erişimimizin olmadığı oldu mu? Allah korusun bu bahsettiklerim bir adım ötemizde olan şeyler .Bilgi güçtür. O yüzden tüm bu konularda bilgilenme ve kısa tatbikatlar her ailede mutlaka yapılmalıdır. Bu uygulamalar sadece savaş,doğal afetler vb.için değil;elimizdeki nimetlerin değerini anlamak bimek,zihinsel ve fiziksel direnç ve kuvvet için de gereklidir.Tüm insanlık için iyilik temennilerimle,saygılarımı sunuyorum.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
10Ekm
12May

Tarihe Vefa;Emet Ve Tavşanlı

02Ağs
12Ara

AHİSKA TÜRKLERİNİ UNUTMAYALIM

07Ara